Kadıköy tiyatrolarına güç katan Baba Sahne'nin 3. oyunu Kanlı Komedya Caligula 2017 Aralık'tan bu yana sahnede. Ragıp Yavuz ve Barış Dinçel'i görmemle, neredeyse sahnelenir sahnelenmez, koltuğuma oturdum. Ve yanılmadım.
Kanlı Komedya Caligula
Türkiye tiyatrosunun çok sevdiği Stefan Tsanev'in yazdığı Kanlı Komedya Caligula'nın, Levend Öktem, Ahmet Saraçoğlu, Ecem Üstündağ, Pınar Coşkun'dan oluşan oyuncu kadrosu da seyirciyi sahneye çekiyor. Oyun, halka, soylulara hatta ailesine türlü eziyetler yapmasına rağmen, biat etmeye devam etmeleri nedeniyle kendisinden yeteri kadar nefret etmediklerini düşünerek vahşetin, sapkınlığın ve baskının dozunu giderek artıran Caligula'yı anlatıyor. Caligula delirmenin de sınırlarını zorluyor.
Bu sezon III. Richard rolüyle Yiğit Sertdemir'den nefret ettiğim kadar, kimseden nefret etmem sanmıştım; ama Caligula rolüyle Ahmet Saraçoğlu yetişti. Hangisinden daha fazla nefret ediyorum, bilmiyorum. Ahmet Saraçoğlu, tiyatronun imkân verdiği büyük büyük oynamayı kullanmış; ama ölçüyü tutmayı da başarmış. Abartılı oynadığını hiç düşündürmüyor.
Levend Öktem'i seyretmeyi çok seviyorum. Cladius rolüyle, sinir olduğum "usta oyuncu" kontenjanından değil, oyunu götüren müthiş bir temel olmuş.
Ecem Üstündağ'ı ilk kez seyrettim. Mnester rolü, hem üzerine yazılan metin ve fikir, hem yönetmenin bakış açısı, hem de Ecem Üstündağ'ın yorumu çok başarılı olmuş. Halkın suskunluğu, kabul etmişliğini şahane vermişler. Burada sevmediğim kısım; Mnester'i biz seyircilerin halka benzetmesi yeterliydi, oyunda üzerine basılarak söylenmesine gerek yoktu.
Ancak en iyisi Caligula'nın atı rolünde Pınar Coşkun'du. Kostümü, makyajı ve performansı ile gözümü alamadım. Başka sahnelerde bile onu seyrettim. Bayıldım.
Barış Dinçel'in Sahnesi
Tiyatronun hem en iyi hem de en kötü yanı, anlık olması. Seyirci, hem zaman, hem de coğrafyadan dolayı çokça oyun kaçırıyor. Bedia Muvahhit'i hiç seyredemedik sahnede örneğin. Bir taraftan da en iyi yanı anlık olması. Seyirci varken tiyatro var. Sinemanın bir parçası değilim, sinema bana bağlı değil. Ancak tiyatronun parçasıyım. Barış Dinçel ile aynı dönemde, aynı şehirde yaşadığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Kendisi, Türkiye tiyatrosunun başına gelmiş en iyi şeylerden. Onun sahne tasarımını yaptığı her oyunda, sahneyi uzun uzun inceliyor, olabildiğince detayı zihnime kazımaya çalışıyorum. Oyun, sahneden taşmış, koridorlar hatta koltuklar bile oyunun bir parçası olmuş. Caligula ile farklı bir yılda yaşamamız, farklı tarz kıyafetler giymemize rağmen biz seyirciler de oyunun içindeydik. Işık ve müziğin de yardımıyla sade olan tasarım oldukça görkemli görünebilmiş. Bu oyun üzerine yazmakta epey zorlandım. Sahne tasarımı, kostüm tasarımı, yönetim, ışık tasarımı, her bir oyunculuk, metin; hepsi ayrı ayrı çok iyiydi. Hiçbirinin hakkını yemek istemedim. Bir taraftan da Ragıp Yavuz ve Barış Dinçel'e olan hayranlığım ve siyasi baskının apaçık önümüzde olduğu günlerde bu metin nedeniyle duygusal davrandığımı, beğenimi abarttığımı düşünerek kendimi frenledim. Ancak bir daha, bir daha seyretmek istediğim, bu sezonun iyi işlerinden.
Künye:
Yazan: Stefan Tsanev
Çeviren: Hüseyin Mevsim
Yöneten: Ragıp Yavuz
Sahne ve Kostüm Tasarımı: Barış Dinçel
Işık Tasarımı: Yüksel Aymaz
Müzik: Can Şengün
Koreografi: Yasemin Gezgin
Görsel Efekt Tasarımı: Berkay Yiğitaslan
Yönetmen Yardımcıları: İdil Trabzonlu, Ali Osman Böcekçioğlu, Nesrin Kahveci
Oyuncular: Levend Öktem, Ahmet Saraçoğlu, Ecem Üstündağ, Pınar Coşkun
Ragıp Yavuz'u çok özlemişim. Sevgiler, Utku
Comentários