top of page
  • Yazarın fotoğrafıUtku Yılmaz

Daha İyi Günler İçin Ne Yapılabilir?

Hepimiz aşık olduğumuz İstanbul'dan kaçmaya çalışıyoruz. Trafik, tüketim çılgınlığı, çevre kirliliğinden yıldık. Sürekli koşuyoruz, çalışıyoruz, yoruluyoruz; maaş paracık olarak gelip ay sonunu görmüyor. Üstelik her geçen gün birbirimizi unutuyoruz. Size, Gezi günlerinin bana verdiği yetkiye dayanarak, İstanbul'a dayanma gücü verecek, günlük rutininize alabileceğiniz, denenmiş ve sonunda mutlu etmiş tariflerle 9 ipucu:


1- Öncelikle en çok nereye para harcadığını öğren, fark et. Mümkünse 1 yıllık liste yap. Bugünden başla. Ya da dur, ayın 1'i başlangıçlar için nefis tarih. Haziran 1'e hazır ol. Kira, aidat, faturalar, sinema, tiyatro, gece eğlencesi, ulaşım, pazar vb Bunlar benim harcamalarım. Kendi harcama listeni oluştur. Kendine yalan söyleme ve aksatma. Sigarana kadar her şeyi yaz. 

(Ben çalışmaya başladığımdan beri bir liste tutuyorum. Hayal ettiğim minimal hayata bu sayede daha kolay ve gerçekçi bir adım attım, bu seneki hiçbir şey satın almama diyetime de epey yardımcı oluyor.)


2- İstanbul'da trafikten sıkıldın. Peki bunun için ne yapıyorsun? Otomobilini bırak. En azından tek başınayken, en azından taşıman gereken eşyan yokken, en azından çocuğunla yola çıkmadıysan. Otomobile binmek yerine yürü, bisiklete bin. Üstüne üstüne üstlük spor yapmış olacaksın. Kendine havalı bir bisiklet al, çiçeklerle süsle. Havalı olmak ve trafikten kurtulmak için motosiklet de nefis fikir. İstanbul sürücülerinin saygısız olduklarının farkındayım; ama sen de bu sürücülerin zaten bizim olduğumuzu hatırla.


3- AVM'ye gitme. Öyle "Sadece küçük bir işim var." deme. Hiç gitme. Gitmediğin her gün kendini tebrik et. AVM'de olan her şey sokakta var. Hele ki havalar bu kadar güzelken. İşin bitince; parka, sahile in. Termosa çay koy, kahvaltını yap. Bir bira, bir dergi, çimenlere uzan, ohh!


4- Market yerine bakkala git. Kendine bakkal daha pahalı yalanını söyleme. Markette 4,50 TL olan bakliyat, bakkalda 5,00 TL. 50 kuruşluk mu ideallerin! Bakkalda her şey var. Zaten marketten aldığın parmesan, gerçek parmesan değil; sen de biliyorsun, parmesanı almak için nefis İtalyan marketler var. Ya da İtalya'ya giden arkadaşından iste. (Artık İtalya'ya gitmeyeni dövüyorlar.) #EsnafımızınYanındayız

5- Giyecek hiçbir şeyin yok mu? Her sabah, gardırobunun karşısında ne giyeceğini mi düşünüyorsun? Yalnızca 2 kez giydiğin tüm kıyafetlerini yıka, ütüle ve hafta sonu takas pazarlarına git. Başkalarının 'giyecek bir şeyi olmayan' gardıroplarına göz at. Sosyalleş. Al sana nefis Pazar planı.


6- Bunu internetten de yapabilir, giymediklerini paraya çevirebilirsin. Instagram'daki örneklerini takip et, Modacruz gibi 2. el sitelerinde bir hesap aç.

Al ver, ekonomiye can ver' mottosunu atlamayalım hadi, bunun için tasarım pazarlarına göz at. Hem tasarımcısı ile sohbet et, ürünün hikayesini dinle; hem de ipek, pamuklu, deri,vb gerçek malzemeler kullan. Zet'te nefis ürünler var.


7- Yıl olmuş 2016, hala naylon poşet mi kullanıyorsun? Sadece eve dönerken aldığın ekmek, süt, meyvenin naylon poşetinin doğaya verdiği zararı kısacık anlatmıştım. Üstelik naylon poşet, ekmek aldığın fırın için de bir maliyet kalemi. Dolayısıyla hooop 4 numaralı maddeye geri döndük. 


8- Atık yağları lavaboya dökme. Bu yağlar, kanalizasyona, oradan da denize dökülüyor. Yağın yoğunluğu suyunkinden az olduğu için denizin üst tabakasında kalıyor ve deniz canlılarına zarar veriyor. (Tenk yuu Fen öğretmenlerim) Lavabonun altında bir şişe tut, yağı içinde biriktir. Belediyeler bu yağları belirli toplanma noktalarında topluyor. Örneğin Kadıköy Belediyesi muhtarlıklarda topluyor.


9- Apartman görevlileri geri dönüşüm ürünlerini (cam, plastik, pil, vb) toplamıyorsa, belediyeni ara; apartmanını dahil et. Belediyeniz size haftalık olarak uğrayacak.

Tekrar ediyorum: hepimiz aşık olduğumuz İstanbul'dan kaçmaya çalışıyoruz. Trafik, tüketim çılgınlığı, çevre kirliliğinden yıldık. Ama sadece konuşuyoruz. 

Ezcümle: Anlatma, yap.


Gezi marşları eşliğinde bir yazının daha sonuna gelen Utku

bottom of page