top of page
  • Yazarın fotoğrafıUtku Yılmaz

Dünyada Karşılaşmış Gibi

Berkun Oya ve Krek Tiyatro'yu özlemişiz. Oyunu duyar duymaz koştuk, gittik. Tüm sezon Volkswagen Arena'da oynayacak oyun için yaka değiştirdik, her kent dışındaki salon gibi zahmet ettik. 


Dünyada Karşılaşmış Gibi 

Berkun Oya'nın yazıp yönettiği Dünyada Karşılaşmış Gibi, bir karakol binasının iki zıt tarafında geçiyor. Oyuncular her iki perde de aynı oyunu oynuyor, seyirciler her perdede bir tarafını seyrediyor. Sahne düzeni değişmezken, seyirci ikinci perde de diğer tarafa (bloğa) geçiyor. Salona girer girmez camekân ve sandalyelerdeki kulaklıklar dikkat çekiyor. Son zamanlarda sıkça karşılaşmaya başladığım seyirci koltuklarının iki ayrı blokta, sahneyi arasına aldığı düzen, burada da var. Bu kez farklı olarak sahne bir camekânın içinde kalıyor. Bu nedenle oyun kulaklıkla dinleniyor. Alternatif ve farklı bir deneyim olması bakımından epey iyi olduğunu söyleyebilirim.

Camekân içindeki ses harikaydı. Uzun süre camekânı incelememe rağmen mikrofon göremedim. Yutkunmaları bile duyduğumuz çok gerçekçi bir ses sistemi vardı. Uzun bir süre, evvelden kaydedilmiş bir sesi bize verdiklerini de düşündüm; hatta buna inandım, ne iyi senkronize oluyorlar, diye düşündüm. Zaten hâlâ bu sorumun cevabını bilmiyorum.

Ses sistemi, camekânın içindekilerin sesi dışarıya vermesi bakımından ne kadar iyiyse, iki seyirci bloğunun seslerinin birbirine karışması bakımından o kadar kötüydü. Bu da sürekli dikkatimizin dağılmasına neden oluyordu.

Öner Erkan şahaneydi. Oyunculuğu mest etti. Gözümüzü ondan alamadık. Zaten oyunlarıyla lezzet veren bir kadroya hiç diyecek lafım yok. Sahnede öyle dursalar bile, seyredilirler. 

Berkun Oya bu kadar iyi fikri bulunca içeriğe pek özen göstermemiş gibiydi. Metinde zekice hiçbir şeye rastlamadım. O kadar imkânı olmasına rağmen üstelik. İki sahneyi aynı anda görebildiğimiz aralıklar, diğer tarafta neler olduğunu merak ettirip ikinci perdede seyrettiğimizde zekice bir karşılık verebilirdi. Hiç olmadı.  Her karakterin hikâyelerinin üzerinde ayrı ayrı durma çabası nafileydi. Metin epey zayıftı. Özellikle Fatih Artman'ın uzun konuşması (tirat diyemeyeceğim) tam bir dizi repliğiydi. Sıradan hikayelere oturtulmuş nice şahane tiyatro oyunu varken, bu kadar özensiz bir Berkun Oya oyunuyla karşılaşacağımı düşünmemiştim. 

İlk 20 dakika sadece perdeye yansıyan bir şeyler izlediğimiz için "film izlemek isteseydim sinemaya giderdim" diyerek söylendim içimden. 

Okan Yalabık'ın gözünden akan yaşı görünce, ne kadar gerçek, diye düşündüm. Ee zaten gerçekti, tiyatro oyunuydu. Bana tiyatro hissiyatı vermedi ki bu kadar basit şeye şaşırdım.

Tiyatro deneyimi olarak tahmin etmemekle birlikte, artık sinema+tiyatro deneyimini birlikte yaşayacağımız ortada. Bu bakımdan belki benim de alışmaya başlamam gerek. Sinemada interaktiflik yapılırken tiyatroda dijital olacak tabii.

Künye

Yazan, Yöneten: Berkun Oya

Yapımcı: Nisan Ceren Göknel

Oyuncular (alfabetik sırayla): Alican Yücesoy, Defne Kayalar, Fatih Artman, Okan Yalabık, Öner Erkan, Serkan Keskin, Settar Tanrıöğen

Sahne ve Kostüm Tasarımı: Berkun Oya

Işık: Cem Yılmazer

Dekor Uygulama: Muhtar Pattabanoğlu

Prodüksiyon Sorumlusu: Evrim Zeybek

Proje Asistanı: İrem Avcı

Teknik Sorumlu: Emrah Altıntoprak

Ses Tasarım ve Uygulama: Hakan Atmaca


Bu oyun çok ödül alacak, hazırlanın. Sevgiler, Utku

bottom of page