*
Doctor Who'nun 5. sezonunun 10. bölümde Doktor, Van Gogh resimlerinden birinde bir aksilik sezer ve Amy ile birlikte o resmin yapıldığı tarihe bir yolculuk yapar. Bu yolculuk ile Van Gogh'un acı dolu hayatına girer. Yolculuğunu sonunda Van Gogh'u bir on dakikalık da olsa ne kadar sevildiğine inandırmak için onu bu güne çağırır ve hazırlıksız bir sevgi selinin içine atar. İzlediğim en iyi dizi bölümlerinden biri olan bu bölüm bilim kurgu da olsa gerçek olabilecek gibi mutlu etti beni. Bir şansım olsa ben de Van Gogh'u çağırırdım.
Tiyatronun Güçlü Kadınları Afife ve Bedia
Doctor Who'nun bu bölümünü izlediğimde Van Gogh değil de, Afife Jale olsa nasıl olurdu diye düşünmüştüm. Henüz 18'inde bile değilken sisteme ve ailesine kafa tutan, müthiş-cesur, bir o kadar yalnız, daha doğrusu yalnızlaşan o genç kadına, Afife Jale'ye gitsem, onu kadar sevdiğimizi anlatsam, sarılsam ona. Yıllar geçtikçe onu ve cesaretini daha çok takdir ettiğimizi, en büyük rol-modellerimizden olduğunu söylesem.
Afife Jale kadar cesur bir başka müthiş-kadın Bedia Muvahhit'in hikayesi de bir o kadar etkileyici. "Türkiye'den neden Dünya sanatçısı çıkmıyor?" gibi halt etmiş yorumlarda boğulmuş herkesin Bedia Muvahhit'in hikayesine girmesini, onu tanımasını ve aslında nasıl da Dünya sanatına ulaştığımızı görmesini isterim.
Hayal-i Temsil hakkında
Benim için ancak keşke olabilecekler, bir metin yazarının elinde şahane bir metne dönüşmüş. Yeni neslin en yaratıcı yazarlarından Ahmet Sami Özbudak hayal etmiş, Hayal-i Temsil ile Afife ile Bedia tanıştırmış, aynı sahnede dans ettirmiş.
Oyunun en çarpıcı sahnesinin ilk perdenin kapanışı ile güzel bir virgül atan Othella sahnesi olmuş gibi geldi bana. Açıkçası sarsıldım. Yalnızca ben değil, tüm Kadıköy Haldun Taner Sahnesi seyircileri sahneyi soluksuz seyrettik.
Her fırsatta Türkiye tiyatrosunun son zamanlarda başına gelmiş en iyi şeylerden olduğunu düşündüğüm Yiğit Sertdemir, karakterden karaktere atılırken oyunu şahane oyunculuğuyla taçlandırmış. Kendisi iyi oyunculuğunun dışında, tiyatroya çalışkanlığıyla çokça emek veren, kısa zamanda çok iş yapmış, tiyatronun geleceğine dair büyük umut veren önemli birisi.
Yiğit Sertdemir, Hümay Güldağ ve Şebnem Köstem'in iyi oyunculuklarının dışında tiyatronun kadın oyuncularının başarılı bir belgeseli olmuş. Oyunun tek itirazım Selahattin Pınar ve Afife Jale aşkını beklediğim hislilikte vermemiş olması. Daha çarpıcı, daha sarsıcı, daha ihtişamlı olmasını beklerdim. Onlarınki belki de gelmiş geçmiş en büyük aşk. Onların aşkı sadece tiyatro sahnesinde değil; sinemada da olmalı. Hüngür hüngür ağlatan, sulu bir filmle değil; insanın böbreğine kadar işleyen, beynini allak bullak eden bir şahesere dönüşmeli.
Her ne kadar, zaman doğrultusunda Afife ile Bedia'nın aynı sahnede olabileceğini düşünsem de, tarihin akışının da değişmesini istemem. Öyle ya anlık acılar sanatın en etkili nedenlerinden biri. Belki de bu dünya, tüm paralel evrenlerin sanat merkezidir.
Künye:
Yazan: Ahmet Sami Özbudak Yöneten: Yiğit Sertdemir Dramaturgi: Sinem Özlek Kostüm Tasarımı: Nihal Kaplangı Işık Tasarımı: Cem Yılmazer Müzik: Tuluğ Tırpan Koreografi: Cihan Yöntem Efekt: Kadir Arlı Kukla Uygulama: Candan Seda Balaban (*Hayranıyız) Yönetmen Yardımcıları: Seda Fettahoğlu, Özgün Akaçça, Ayşecan Tatari Oyuncular: Hümay Güldağ, Şebnem Köstem, Yiğit Sertdemir Tiyatro çığırtkanlığı: Zihni Göktay, Toron Karacaoğlu Dahiliye Nazırlığı Emre: Erhan Yazıcıoğlu Radyo Spikeri: Engin Alkan Boris'in Yeri Çığırtkan: Hakan Arlı "Bir Kuş" şarkı sözü: Yiğit Sertdemir "Bir Kuş" şarkı solisti: Dolunay Pirincioğlu Evet, delirmekten vazgeçmeyeceğim.
Utku,
Comments