top of page
  • Umut Yılmaz

Her Zaman Bir Şans Vardır: Snow Piercer

*Dikkat birazcık spoiler içerir. Filmle ilgili duygusal fikirlerimi söylemeden önce sahne değerleri, karakter olgusu, gerçekçilik üzerine birkaç bir şey söylemek istiyorum. Filmin birçok sahnesinde abi bu nedir? Çok saçma olmuş diyebileceğim yerler vardı. Zoraki konmuş demek değil de, bağlantıyı kurmak için pek uğraşmamışlar diyebilirim. Ama bağlar haricinde olay örgüsü içerisinde muhteşem hissettiğim yerler vardı.

Ağaçları ve toprağı gördükten sonra

Fizik kurallarına aykırı sahneler olmasına rağmen, bazı sahnelerin gerçekmiş hissi vermesi gözümü doldurdu açıkçası. Onlar acıyı hissettiğinde ben de gözlerimi kıstım diyebilirim.


Bazı karakterlerin ayrıntısı o kadar güzel eklenmiş ki. Bize tanıtıldıktan sonra kendisine aykırı herhangi bir şey yapmıyor. Aykırı bir şey yapmamasını geçtim, 'Evet bu adam bu gerçekten, daha iyi anlatamazdın.' diyorsun.


Sonlara yaklaşırken şu çıkarımı yapabilirim: Bazı mantık hataları olduğunu düşünsem bile. Film konusu haricinde gerçekçilik üzerine gitmeye çalışmış. Ve hakkıdır birçok yerde başarmış. Gerçekçilikten kastım da daha çok. Sanki sen oradaymışsın, onları görüyormuşsun gibi. Ya da anlatılmak istenen duygunun sahnesi üzerine iyi çalışılmış da diyebilirim. Gerçek gibi olmuş.


Bir insana insan demememiz için gerekli şeyler vardır. Hayatı hissetmesi gerekir mesela. Tat alması, görmesi, dokunması, dünyanın ona sunduğu şeylerin farkına varması. Burada hayattan dışlanmış bir topluluğun, kendi elleriyle, bize küçük görünse de belki yapabileceği en büyük devrimle hayatlarını geri almasını izliyoruz. Adım adım, vagon vagon. Bazı sahnelerde durdurup insanların yüzlerine bakmak bile yeterli oluyor filmden zevk almak için. Sıkılıp ya da saçma bulup; bu da neymiş abi deyip kapatabilirsiniz. Ama görülmeye değer çok da şey var. 

Aşama aşama, kaç yaşında olursa olsunlar insanların yeniden doğuşunu izliyoruz film süresince. Çevresindekileri tanımlamaya çalışan bir bebeğin tepkilerine sahip insanlar. Korkutucu güzellik onlar için.


Bunu söylemeden kesinlikle olmaz en sona saklamak istediğim bir şey; basit bir şekilde sınıf ayrımına, üst sınıfın her katmanına değinilmiş. Ancak bu günümüzdeki gibi arka plandan yapılan şeyler gibi değil de, 1700-1800'lü yılların Avrupası sınıf ayrımına benziyor. Aradaki uçurumdan bahsediliyor. Toplumun gittiği yeri gözler önüne seriyor diyebilirsiniz, belki bazı yerlerde, ama bana soracak olursanız onun yerine; çevrede ne olup bittiğinin

farkında olmayan insanların kendi hayatlarının içinde kayboluşunu anlatıyor. Bunların yanında bunun farkında olup bir şey yapmak istemeyen ve bu durumun tam içinde olan insanlar da...


Film bitince ne diyeceğimi bilemiyorum gerçekten. Açıkçası tekrardan izlenebilir hatta izlenmeli. Ayrıntıda daha da şeyin saklı olduğuna inanıyorum şu an. Film şimdi bakınca daha da bir fikirler üzerine yapılmış bir film gibi görünüyor gözüme, görselliğinden daha ön planda şu an, sanki onu anlatmak istememişler gibi. Çok uzatmadan şunu söyleyeyim; hani derler ne abi ana fikri bana bir şey söyle diye. Benim aklıma o kadar yazdığımdan sonra şunu söylemek geldi; ne olursa olsun, her durumda, her yerde, bir düzenin devam etmesi gerekmiyor. Her zaman bir şans vardır. Klasik gibi biraz ama daha fazla konuşursam filmle ilgili şeyler ağzımdan kaçıracağım. 


İzleyin, bitince vaov diyin, sonra tekrar izlemek isteyin.


Umut

bottom of page