top of page
  • Yazarın fotoğrafıUtku Yılmaz

Kardeşimsin Alexis, Kardeşimsin Berkin

Gezi olaylarının başlamasından 2 ay sonra Yunanistan’a, önce Atina’ya, ordan da Mikonos’a tatile gittik. Atina’da geçireceğimiz bir tam günü uyumadan geçirdik. Amacımız Atina'da turist olmaktansa, halktan biri olmaktı. Zaten o kadar küçük bir şehir ki çok zor olmadı.

Tavernalar, hediyelik eşya mağazaları yerine, Gezi’nin de etkisiyle, protestoların olduğu meydana gittik; parlamento binasının önüne. Akademisyenleri topluca işten çıkartmayı oylayan vekiller parlamento binasında, toplu işten çıkarmaları protesto eden göstericiler bina önündeydi. Sanmayın ki, bina yüksek demirlerle çevriliydi, biraz kafamızı uzatsak içeride ne olduğunu görecektik neredeyse.

Türkiye’deki çevik kuvvet polislerini muadili 50 kadar polis parlamento binasının önünde duruyordu. Göstericiler ise 1000 kadardı. Yemek dışında seyyar satıcı yoktu etrafta. Biz duruma hazırlık yaparak #OccupyGezi dövizleriyle gitmiştik, Türkiye’den geldiğimizi gören birkaç kişi ile konuştuk. Göstericilerden birisi (haberci olduğunu söyledi) bize, “Türkiye’deki olaylar Yunanistan’da olsaydı, burada bir kişi kalmazdı” dedi parlamento binasını göstererek. Çok acıydı, o tarihte müdahalelerin doğrudan etkisiyle 7 kişi kaybetmiştik. 

Alexis'in öldürülüşü üzerinden tam 6 yıl geçti

Yunanistan’daki olaylar 2008’de Alexandros Grigoropoulos (Alexis)'un öldürülmesi ile başlamıştı; ancak sanki Gezi’nin ilk günleri gibi bez maskelerle gelmişlerdi, kadınlı-erkekli, genç-yaşlı farklı bir sürü renk vardı meydanda. İlerleyen saatlerde olay olmadığı gibi, polis adım bile atmadı meydana. Birkaç kez binanın sağında soluna, solundan sağına yürüdü, o kadar.

Göstericiler arasında Yunanistan’da yaşayan bir Türk (kişisel fikrim gayet apolitik olduğu) ile tanıştık. Bizi Alexis’in öldürüldüğü, gösterilerin simgesi olan iki parka götürdü. Giderken, parkta turist olduğumuzu özellikle belli etmememizi istedi. Kendince nedeni, parkın turistik bir yer olmamasıydı. İki parkta biralarımızı içerek, sohbet ederek akşamımızı(gecemizi) geçirdik. Yol boyunca gösterilerin ve Alexis’in izi olan duvar boyalarını gördük. Ancak bizi darmadağın eden parkın tam ortasındaki kalın direğin üstünde #direngeziparkı ve #occupygezi yazılarıydı. Bize Ege’nin diğer yakasından selam vardı.

Atina'da polisin giremediği park (adını hatırlayamadım)

Ve sonra günler, haftalar, aylar geçti; Berkin’imiz, zeytin gözlümüz daha fazla direnemedi. Yunanistan direnişinin simgesi Alexis'in yanına gitti. Halklar birleşti. Sokaklar birleşti. Şimdi her yerdeler. Kardeşimsin Alexis demek, kardeşimsin Berkin demek, kardeşimsin Ferhat demek. İster polis olsun, ister astinomia fon, burda vurdu Ferhat'ı orda gitti Aleko'n:


Alexis'in cenazesinde dağıtılan mektup çok açıktı:

"unuttunuz bizi  desteklemenizi bekliyorduk, bir defa da olsa, sizin bizi gururlandırmanızı bekliyorduk boşuna yalancı hayat yaşıyorsunuz, boynunuzu eğdiniz, donunuzu indirdiniz ve öleceğiniz günü bekliyorsunuz hayaliniz yok, sevdalanmıyorsunuz, yaratmıyorsunuz yalnız satıp alıyorsunuz. her yerde maddiyat sevgi hiçbir yerde-hiçbir yerde  gerçek ana babalar nerede?  sanatçılar nerede? neden dışarı çıkıp bizi korumuyorlar? bizi öldürüyorlar yardım edin çocuklar"


Yunanistan ile Türkiye arasındaki fark çok net: kurşunun tabancasından çıkan polis ömür boyu hapis cezası aldı, yanındaki polisler ise “engellemedikleri” gerekçesiyle 10’ar yıl... Bir Ege denizi tüm coğrafyayı değiştiriyor.

Şimdi bir daha soralım #BerkinElvanDosyasıNerede


Uyumuyoruz Berkin, Alexis, Ferhat, Uğur, Ceylan ve dahası...

Sevgiler,

Utku

bottom of page