top of page
  • Yazarın fotoğrafıUtku Yılmaz

Umutsuzluk Yasak

Günlerdir Türkiye'de yaşanan katliam, linç, saldırı, vs haberlerine üzüldüğüm kadar sosyal medyada yaşatılan karamsarlık havasından da bıkmış durumdayım. "Ne yani karamsarlık durup dururken mi oluyor?" diyebilirsiniz. Elbette ki yaşanan olaylar çok acı, kaybedilen canları hiçbir kelime geri getirmeyecek. Ancak olayların sorumluları ve nedenleri yanlış yerde aranıyor. 


Siz de Facebook'tan uzaklaştınız mı?

Aktif bir Facebook kullanıcısı olduğumu söyleyemeyeceğim gibi hiç paylaşım yapmadığımı da söylemem. Son günlerde bırakın paylaşım yapmayı, Facebook'u açasım bile gelmiyor. Herkes hunharca saldırıyor. Bu saldırı hali zaten 3 ay, 5 ay önce de vardı, sonra bir yerlerde buluşup çay falan içerdik. Birbirimizi bilir, huysuz davranmazdık.

O günler geride kaldı sanki. "Ama" diyen herkesi dövecek gibiyiz.


Geçtiğimiz günlerde iş yerinden bir arkadaşım işe gelirken metrobüse bindiğini, kendisinden sonra binenlerden birinin her zamanki gibi "ilerleyebilir misiniz?" dediğini kimse aldırış etmeyince (metrobüste ölüm sessizliği olduğunu, herkesin mutsuz ve keyifsiz halde Twitter'de biz uyurken olanları okuduğunu söylediğini eklemem lazım) yalvaran ve ağlamaklı bir sesle tekrarladığını söyledi. En yakınındaki kişi yalvarır ve ağlamaklı bir ifade ile cevap verdiğini ekledi:"Tamam ilerleyeceğiz, dokunma."

Karşılaştırılamaz ancak; birileri ölüyor, bizim de ruhumuz onlarla toprağın altına giriyor.


Sosyal medyada bana bulaşılmayan hiçbir yoruma bulaşmamama rağmen, ara ara göz attığım Facebook'ta oldukça üzgün bir anda gördüğüm paylaşımlara yorum yaptım. Tabi ki vicdan sahibi olduğunu bildiğim, akıl fikir sahibi kişilere bulaştım. Sonra da bekledim, nasıl bir tavırla karşılaşacağımı.

Ters davranılmayı göze almıştım. Herkes gergin, ağladı ağlayacak. Çatacak bir şeyler, birilerini arıyoruz. 

Paylaşımlar, Şirin Payzın'a ait olduğu iddia edilen bir Facebook sayfasından alınan bir ekran görüntüsü ile Filistin'de çekilen ve Cizre'de çekildiği iddia edilen birkaç fotoğrafın paylaşılmasının Şirin Payzın'ın üzerinden gazetecilerin şerefsiz olduğu, Tunceli'de yaşayan Rojvan ile Tokat'ta yaşayan Burak'ın KPSS kazanmaları sonucunda evden ayrılırken Burak'ın ailesi ile helalleşmesi, bu durumda sadece Burak'ın mağdur olduğu, Boşnak, Bulgarların Türkiye'de ana dillerini konuşmak konusunda ısrar etmezken Kürtlerin ana dillerini konuşmak istemelerinin altından bir şeyler aradıkları gibi aslında yıllardır içlerinde olan ancak net bir cevap almadıkları için hortlayan durumlardı. Hazırlanmış bu paylaşımlar eminim ki her akışta bulunuyordur. 

Oturdum hepsine cevap verdim; çünkü cevabım vardı. 

Aslında her şeye cevabım var. Sadece sabrım yok.


Cevaplarını merak ediyorsanız, ya cevap ver(e)mediler ya da saatler sonra cevap verdiler. (Öyle tahmin ediyorum ki) Kırmadan dökmeden yazdım, hiçbir cevabım radikal, keskin cevaplar değildi. Bana verilen cevapların hepsi ise "Haklısın" ile başlıyordu. Evet haklıyım, haklılıktan ölmek üzere olduğum günlerdeyim. 

İçim rahatlamadı değil. Ancak uzlaşarak, anlayarak Gezi'de yarım bıraktığımız (d)evrimi tamamlayabiliriz. Umuyorum ki "Unutursak kalbimiz kurusun" dediklerimizi hatırlar, kalbimizin kurumasına izin vermeyiz.


Yaşar Kemal'in Sevmek, Sevinmek, İyi Şeyler Üstüne kitabını okumanızı öneririm. Bu kitap referans alınarak yazılan şu yazı ile başlayabilirsiniz.


Güzel bir sabaha uyanmak dileğimle, unutmadan UMUTSUZLUK YASAK!

Utku

bottom of page